
Sıcak bir yaz akşamı barut kokularının arasında sırtını bir taşa vermiş yarini düşünürken tabakasından tütünü çıkarıp bir cigara sarar. Cepheden cepheye geçirdiği on yılını, savaşı ve barışı düşünür. Yarinden, babaocağından uzak geçirdiği on yılını düşünür gecenin sessizliğine sararak hayal eder öteleri. Bir ses bozar sukuneti;
-Şeyhoğlu Satılmış biri seni sorup durur gardaş bak hele şuna.
Yerinden doğrulur ve bakar öteden beri gelen ziyaretçiye, gelen köyünden çocukluk arkadaşı Ahmed'dir. Heyecanlanır birden memleket hasreti alevlenir yüreğinde.
-Bıre edem sen nerden çıktın. Hoş gelmişsin Ahmet gardaşım.
Kucaklar sıkı sıkı Ahmedi. Memleket toprağı kokuyordur; ana, baba, yar kokuyordur. Otururlar az önceki taşın dibine sorar Şeyhoğlu;
- Nasıldır memleketim, nicedir durumlar? Anam, babam nasıllar?
- Eyidir gardaş hepsi eyilerdir hepsinin bir bir selamı vardır sana.
- Aleyküm selam gardaş getiren götüren sağolsun. Ya yarim Aslım nasıldır?
Ahmedin başı düşer önüne. Susar kalır öylece. Şeyhoğlu telaşlanır sorar;
- Hayrola Ahmed ede yoksa kötü haber mi getirdin yarimden bana.
Ahmed başını kaldırır hüzünlü ve buruk bir sesle cevap verir;
- Evlendiriler Aslı'yı. Paralı askerlik yapanlardan biri istemiştir, senden de uzunca zamandır haber çıkmayınca öldü bilirler seni. Baban Şeyh emmi;''koş hele bir bakıver Satılmışıma hayattaysa haber ver'' diye beni yollamıştır sana.
Satılmış'ın yüzünde kederden oluşan çizgiler daha da derinleşir. Dayanamaz bu habere izin alır emirbaşından ve düşer yola.
Onca çektiği çile gelir gözünün önüne, yarini bırakıp vatan için cansiperhane savaştığı kurşunların önüne atıldığı, siper aralarında yarini hayal edip uykuya daldığı gelir aklına ve yanar yüreği. '' Demek ki biz vatan için huduttan huduta atılırken, vatan toprağını üç kuruşa değişen bir dürzü yarimi elimden alır'' der ve vurur kendini yollara dağ taş demeden, geceyi gündüze, gamı kederi gönlüne katarak varmak için köyüne çabalar durur.
Bitmez önünde yollar uzar durur, dağlar yücelirde yol vermez sanki Satılmışa. Takati kalmamıştır artık Satılmış'ın. Ciğerleri pare pare olmuş, kan kusmaya başlamıştır. Güneş gurup ederken güneşi uğurlayan kırlangıç sürüleri yoldaşı olmuştur. Vara vara bir hana düşer yolu Satılmış'ın. Hancı karşılar kapıda onu. Hali bir başkadır bu yolcunun, Hancının dikkatini çeker. Bu yorgunluk öyle yol yolgunluğuna benzemez. Son demde Hancının kollarına düşer Satılmış. Hancı bir oda verir ona bir tasta sıcak çorba. Hancı sorar;
- Hele söyle gardaş nedir derdin?
Şeyhoğlu dalar uzaklara, gözü bir noktaya kilitlenir ve tek bir söz dökülür dudaklarından;
-Yar...
Hancı dayanamaz titrek bir sesle;
- Nasip gardaş nasip. Hele sen bir yat biraz dinlen sabaha yola çıkarsın inşallah.
Şeyhoğlu Satılmış'ın gözünden bir dama yaş süzülür, Hancı ses çıkarmadan yavaşça çıkar odadan. Hancı anlar bu gece başka bir gecedir, hüzün dolu, aşk dolu, sevda dolu, keder, hasret dolu bir gecedir bu gece. Uyuyamaz sabaha kadar Hancı, sabahın ilk ışığıyla varır Şeyholunun odasına. Yatağın üzerinde cansız bedenini görür. Gözünde bir damla yaş, dudakları arasından ince bir yol çizerek sızan kanı görür. Dermanı kesilir Hancının dizleri üzerine çöker, açık olan gözlerini kapatır Şeyhoğlunun. Bir an bakışları duvara kayar Hancının. Acıyı, aşkı, kederi duvara kazımıştır Şeyhoğlu;
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslımı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şehyoğlu Satılmışım ben...
-Şeyhoğlu Satılmış biri seni sorup durur gardaş bak hele şuna.
Yerinden doğrulur ve bakar öteden beri gelen ziyaretçiye, gelen köyünden çocukluk arkadaşı Ahmed'dir. Heyecanlanır birden memleket hasreti alevlenir yüreğinde.
-Bıre edem sen nerden çıktın. Hoş gelmişsin Ahmet gardaşım.
Kucaklar sıkı sıkı Ahmedi. Memleket toprağı kokuyordur; ana, baba, yar kokuyordur. Otururlar az önceki taşın dibine sorar Şeyhoğlu;
- Nasıldır memleketim, nicedir durumlar? Anam, babam nasıllar?
- Eyidir gardaş hepsi eyilerdir hepsinin bir bir selamı vardır sana.
- Aleyküm selam gardaş getiren götüren sağolsun. Ya yarim Aslım nasıldır?
Ahmedin başı düşer önüne. Susar kalır öylece. Şeyhoğlu telaşlanır sorar;
- Hayrola Ahmed ede yoksa kötü haber mi getirdin yarimden bana.
Ahmed başını kaldırır hüzünlü ve buruk bir sesle cevap verir;
- Evlendiriler Aslı'yı. Paralı askerlik yapanlardan biri istemiştir, senden de uzunca zamandır haber çıkmayınca öldü bilirler seni. Baban Şeyh emmi;''koş hele bir bakıver Satılmışıma hayattaysa haber ver'' diye beni yollamıştır sana.
Satılmış'ın yüzünde kederden oluşan çizgiler daha da derinleşir. Dayanamaz bu habere izin alır emirbaşından ve düşer yola.
Onca çektiği çile gelir gözünün önüne, yarini bırakıp vatan için cansiperhane savaştığı kurşunların önüne atıldığı, siper aralarında yarini hayal edip uykuya daldığı gelir aklına ve yanar yüreği. '' Demek ki biz vatan için huduttan huduta atılırken, vatan toprağını üç kuruşa değişen bir dürzü yarimi elimden alır'' der ve vurur kendini yollara dağ taş demeden, geceyi gündüze, gamı kederi gönlüne katarak varmak için köyüne çabalar durur.
Bitmez önünde yollar uzar durur, dağlar yücelirde yol vermez sanki Satılmışa. Takati kalmamıştır artık Satılmış'ın. Ciğerleri pare pare olmuş, kan kusmaya başlamıştır. Güneş gurup ederken güneşi uğurlayan kırlangıç sürüleri yoldaşı olmuştur. Vara vara bir hana düşer yolu Satılmış'ın. Hancı karşılar kapıda onu. Hali bir başkadır bu yolcunun, Hancının dikkatini çeker. Bu yorgunluk öyle yol yolgunluğuna benzemez. Son demde Hancının kollarına düşer Satılmış. Hancı bir oda verir ona bir tasta sıcak çorba. Hancı sorar;
- Hele söyle gardaş nedir derdin?
Şeyhoğlu dalar uzaklara, gözü bir noktaya kilitlenir ve tek bir söz dökülür dudaklarından;
-Yar...
Hancı dayanamaz titrek bir sesle;
- Nasip gardaş nasip. Hele sen bir yat biraz dinlen sabaha yola çıkarsın inşallah.
Şeyhoğlu Satılmış'ın gözünden bir dama yaş süzülür, Hancı ses çıkarmadan yavaşça çıkar odadan. Hancı anlar bu gece başka bir gecedir, hüzün dolu, aşk dolu, sevda dolu, keder, hasret dolu bir gecedir bu gece. Uyuyamaz sabaha kadar Hancı, sabahın ilk ışığıyla varır Şeyholunun odasına. Yatağın üzerinde cansız bedenini görür. Gözünde bir damla yaş, dudakları arasından ince bir yol çizerek sızan kanı görür. Dermanı kesilir Hancının dizleri üzerine çöker, açık olan gözlerini kapatır Şeyhoğlunun. Bir an bakışları duvara kayar Hancının. Acıyı, aşkı, kederi duvara kazımıştır Şeyhoğlu;
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslımı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şehyoğlu Satılmışım ben...