
Elleri titriyor kelimeler boğazına diziliyordu. Sessiz, dilsiz yürüdü bir müddet. Adını bile bilmiyordu, heyecanlıydı okula yaklaştıkça ayakları daha çok halsizleşti taşıyamaz oldu zayıf bedenini. İşte orada oturuyordu yine, kahvesini almış kahkahalar içinde muhabbet ediyordu. Bir vakit izleyedurdu, gözleriyle okşadı kıvırcık saçlarını, ne yapacaktı nasıl tanışacaktı. Düşünmekten beyninde fırtınalar kopuyor, kalbinde volkanlar patlıyordu.
Editörü olduğu dergiye yazı yetiştirmesi gerektiği geldi aklına. Son defa yine baktı o gül yüzüne ve dergiye doğru düştü yola. Yolda okul konseyi başkanı ile karşılaştı. Cevdet ile aynı düşünceleri paylaşıyor ve aynı dergide yazıyorlardı. Cevdet iyi tanırdı onu, yine sağa sola bakarak yürüyor ve ayağını yürürken yere sürtüyordu. Belli ki canı sıkkındı yine, canı sıkkın olduğunda hep böyle olurdu. Sessiz ve uzun bir yürüyüşten sonra Cevdet kolundan tutup kenardaki banka çekti sonunda. İstanbul'un keskin rüzgarı donduruyordu hüzünlerini. Anlattı dostuna olan biteni. Cevdet anlamıştı kimden bahsettiğini. Onun okul konseyinde görevli olduğunu isterse onları tanıştırabileceğini söyledi.
Sonunda bir vesiledir tanıştı onla. Aldığı her nefesi içine çekiyor, sözlerini tespih tanesi gibi sayıyor her tebessümünde dizleri titriyordu. Her günü beraber geçiriyorlar, okul sonrası koyu sohbetlere dalıyorlar, kitaplar üzerine fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Yine bir muhabbet vaktinde cebinden yazdığı dörtlüğü çıkararak onun önüne koydu aniden. Kız şaşkın şaşkın kağıda bakıyordu, büyülenmiş gibiydi. Dörtlüğü okumaya başladı gözleri ışıldayarak;
‘’ Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar…’’
Ve sustu. Onun dudaklarına kilitlenmişti. Ne diyecekti. Ardından usul usul dökülmeye başladı; kendisini tanımadan önce biriyle daha görüştüğünü ancak ona evet demediğini, duygularının çok karışık olduğunu, ikisini de değerlendireceğini, şu anda hiç birşey söyleyemeyeceğini belirtti. Hiç konuşmadı kalktı ve gitti.
Çok uzun zaman olmuştu. O günden bugüne hiç görmemişti onu. Cebinden Maltepe sigarasını çıkarmış, tütününü biraz döküp ucunu parmağıyla düzledikten sonra bir kibritle yakıp yavaş yavaş dergiye doğru yürümeye başladı. Aklında, zihninde bedeninin her zerresinde hala o vardı. Paltosunun yakalarını üşüyen kulaklarını kavrayacak şekilde kaldırarak yoluna devam etti. Dergiye vardığında kapıda onu gördü heyecanlı ve mahcup bir haldeydi. Ama onda hiçbir değişiklik olmadı, istifini bozmadan hiç görmemiş gibi apartmanın kapısına yöneldi. Ama bırakmadı yapıştı kollarına; ‘’bana beş dakikanı ayırır mısın?’’. Arkasını döndü ve hiç ses çıkarmadan onunla yürümeye başladı. Camları buğulanmış bir kafe’ye oturdular. Başladı anlatmaya; onu unutamadığını, zaten öteki ilişkinin başlamadan bittiğini vesaire vesaire devam etti. Ama o sanki hiç orda değildi. Cebinden uzun zaman önce olduğu gibi yine bir kağıt daha çıkardı masaya koydu ve kalktı. Kız durdurmaya çalıştı, ne yaptı ne ettiyse durmadı. En son çare bir umutla arkasından seslendi;’’Necip’’. Durdu ve son defa gözlerine baktı yine hiç bir şey söylemeden yoluna devam etti. Kız masanın kenarına tutunarak bile zor duruyordu ayakta. Sandalyeye çöktü ve gözleri masasın üzerindeki kağıda ilişti;
Editörü olduğu dergiye yazı yetiştirmesi gerektiği geldi aklına. Son defa yine baktı o gül yüzüne ve dergiye doğru düştü yola. Yolda okul konseyi başkanı ile karşılaştı. Cevdet ile aynı düşünceleri paylaşıyor ve aynı dergide yazıyorlardı. Cevdet iyi tanırdı onu, yine sağa sola bakarak yürüyor ve ayağını yürürken yere sürtüyordu. Belli ki canı sıkkındı yine, canı sıkkın olduğunda hep böyle olurdu. Sessiz ve uzun bir yürüyüşten sonra Cevdet kolundan tutup kenardaki banka çekti sonunda. İstanbul'un keskin rüzgarı donduruyordu hüzünlerini. Anlattı dostuna olan biteni. Cevdet anlamıştı kimden bahsettiğini. Onun okul konseyinde görevli olduğunu isterse onları tanıştırabileceğini söyledi.
Sonunda bir vesiledir tanıştı onla. Aldığı her nefesi içine çekiyor, sözlerini tespih tanesi gibi sayıyor her tebessümünde dizleri titriyordu. Her günü beraber geçiriyorlar, okul sonrası koyu sohbetlere dalıyorlar, kitaplar üzerine fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Yine bir muhabbet vaktinde cebinden yazdığı dörtlüğü çıkararak onun önüne koydu aniden. Kız şaşkın şaşkın kağıda bakıyordu, büyülenmiş gibiydi. Dörtlüğü okumaya başladı gözleri ışıldayarak;
‘’ Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar…’’
Ve sustu. Onun dudaklarına kilitlenmişti. Ne diyecekti. Ardından usul usul dökülmeye başladı; kendisini tanımadan önce biriyle daha görüştüğünü ancak ona evet demediğini, duygularının çok karışık olduğunu, ikisini de değerlendireceğini, şu anda hiç birşey söyleyemeyeceğini belirtti. Hiç konuşmadı kalktı ve gitti.
Çok uzun zaman olmuştu. O günden bugüne hiç görmemişti onu. Cebinden Maltepe sigarasını çıkarmış, tütününü biraz döküp ucunu parmağıyla düzledikten sonra bir kibritle yakıp yavaş yavaş dergiye doğru yürümeye başladı. Aklında, zihninde bedeninin her zerresinde hala o vardı. Paltosunun yakalarını üşüyen kulaklarını kavrayacak şekilde kaldırarak yoluna devam etti. Dergiye vardığında kapıda onu gördü heyecanlı ve mahcup bir haldeydi. Ama onda hiçbir değişiklik olmadı, istifini bozmadan hiç görmemiş gibi apartmanın kapısına yöneldi. Ama bırakmadı yapıştı kollarına; ‘’bana beş dakikanı ayırır mısın?’’. Arkasını döndü ve hiç ses çıkarmadan onunla yürümeye başladı. Camları buğulanmış bir kafe’ye oturdular. Başladı anlatmaya; onu unutamadığını, zaten öteki ilişkinin başlamadan bittiğini vesaire vesaire devam etti. Ama o sanki hiç orda değildi. Cebinden uzun zaman önce olduğu gibi yine bir kağıt daha çıkardı masaya koydu ve kalktı. Kız durdurmaya çalıştı, ne yaptı ne ettiyse durmadı. En son çare bir umutla arkasından seslendi;’’Necip’’. Durdu ve son defa gözlerine baktı yine hiç bir şey söylemeden yoluna devam etti. Kız masanın kenarına tutunarak bile zor duruyordu ayakta. Sandalyeye çöktü ve gözleri masasın üzerindeki kağıda ilişti;
‘’Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar? ‘’
NFK
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar? ‘’
NFK