19 Mayıs 2012 Cumartesi

AŞK: ESRA'R; SIR


Aşk bir ilimdir; esra’r dolu sır dolu… Ona ancak gönülden bakanlar nail olur, Hak ile hemdem olanlar erer ancak o ilme.

Aşkın sureti sırdır. Sırlar içinde kaybolmakla görülür ancak o suret. Yar’in cemali ancak aşkın esra’r-ı ile aydınlanır. O cemal alır seni senden; sen, sen olmaktan çıkar artık bir esra’r olursun. Sesinin buz kesmesi de ondandır.

Ayn, Şın, Gaf’ta; Elif’i Sin’i Ra’yı aramaktır aşk. Harflerde saklı olan sırrı ararsın aşk ile. Sevgilinin o cennet kokan nefesini ararsın esra’r-lı harfler içerisinde. Rabbin, Habibi ile olan aşkı'dır harflerdeki sır; ‘’Elif Lam Mim’… Kimse bilmez, sevenle sevilenden başka kimse çözemez bu esra'r-ı ...

Sonra döner kendinde ararsın herşeyi; sevmeyi, sevilmemeyi, susmayı, hiç sayılmayı… Şehrin muhtelif yerlerinde ararsın sonra bu esra’r-ı, muhtelif yerlerde aşk acısı çekersin sessizce, kimse bilmeden. Bir tebessümde ararsın, çözmeye çalışırsın bu sırrı. Söylenilen yalanların sebebini bulmaya çalışırsın. Yalan da olsa umut ararsın o sözlerde. Ama hepsi sır olur esra’r olur ötelerde…

Verdiğin sözleri bir tütüne sarar çekersin içine ve ciğerlerin parçalanır bir nefesle. Terk edersin verdiğin sözleri ve sevgilinin bulunduğu şehri… O anlamaz pervasızca öteler seni ötekileştirir, bambaşka bir diyara saptırır yolunu, bilmediğin görmediğin kişiler karşılar seni oralarda… Ağlaşırsın onlarla ama sırrını söylemezsin kimselere…

Esra’r-ı sorarsın kendine, cevaplar içinde kaybolur gidersin. Hakkını helal etmek istemezsin ama nasıl ki ana sütü keskin bir bıçak gibi keser bedduayı, aşk’ta öyle keser haramı. Helaller haram olur sana; konuşmak, nefes almak ve o güzel gözlere bakmak...
Esra’r-ı çözmeye çalışırsın ve yaklaşırsın git gide. O sırra nail olmaya başlarsın ve bir bir cevaplar belirir gözünün önünde;

- ‘’Elif Sin Ra’’; Esra’r: Esr’eden’dir aşk... Kaplar insanın her yanını, hapseder içine…

- ‘’Elif Sin Ra’’; Esra’r: Esr’edir aşk… Hayatın her yanını esr’e ile okursun. Bütün harflerini inceltir yazılanların ve söylenenlerin, güzelleştirir çekilen acılarını...

- ‘’Elif Sin Ra’’; Esra’r: Esra’rdır aşkın ta! Kendisi… Sırdır, söyleyemezsin hiç kimseye ve susar çekip gidersin edeplice…

9 Nisan 2012 Pazartesi

Hayal... Gerçek... Dua


Hayal bahçesinde dolanıyorsun; kuş cıvıltıları, su şırıltıları ve sessizliğinin eşliğinde adımlıyorsun. Rüzgar ağaçlar arasından usul usul eserken yüreğini de serinletiyor. Bir çift göz girdiriyor seni hayal bahçesinin kapısından, seni gerçek dünyadan alıp hayaller ülkesinde gezdiren bir çift göz. Gözlerin onun gözlerini arıyor, ne mavi ne de ela, yemyeşil bir çift göz arıyor gözlerin. Gülru beliriyor hayalinde kimdi o hangi hayal ülkesinin güzeliydi. Zihnin bulanıyor beynin seni gönlüne götürüyor ve artık hayal ülkesinden gönlün mahrem kapısından giriveriyorsun.

Orda oracık da duruyor işte. Sessiz, mahsun ve edep içerisinde... Başını dahi kaldırıp bakmıyor sana, ''Ya Rab!'' diyorsun ve susuyorsun. Bir duvar gölgesine oturup bekliyorsun belki bir lahza bakar diye ağlıyorsun gecelerce orda, o duvar gölgesinde hergün vaktin beş safhasında yalvarıyorsun gönlün gerçek sahibine. Gökler katman katman açılıyor önünde gözyaşların suluyor umutlarını yağmurun yerine.

Günler günleri, aylar ayları, zaman zamanı katlıyor ama sen orda mustakil bir gönülle sadece ona bakıyorsun. Ve o an geliyor sesini duyuyorsun onun, kırkikindi yağmurları yağıyor gönlüne canlanıyor umut bahçendeki tüm güller, bülbüller tekrar gönül bahçeni mesken tutmaya başlıyor. Geçmiş zamanın toz bulutlarını dağıtıyor o yumuşak sesi. Ve dahi sonra dönüp baktığında kitlenip kalıyorsun o bir çift yeşil göze... Elini açıyor ve dua ediyorsun rabbine; bir ömür gönlünü yeşile boyasın diye...

14 Mart 2012 Çarşamba

BEN


Kusasım geliyor içimdeki BEN'i. Bütün kötülüklerimin, inatlarımın, vicdansızlıklarımın sahibi BEN'i söküp atmak istiyorum içimden. Zorlanıyorum nefes almakta, yazıya dökemez oldum halimi ebrahımı. Sevemez oldum kimseyi, bir damla yaş gelmez oldu gözümden. Bunların hepsi kimin yüzünden diye soruyorum kendime, aldığım tek cevap: BEN...

Şeytan otağını kurmuş içime BEN ile keyf-i sefada. Hep bir kurnazlık peşindeler ikisi hep bir aymazlık içinde. Ne ''Gül''ü görür oldu gözlerim ne ''Lale''yi. Kor kapladı BEN'in yüzünden içimi, katran bağladı kalbim.

Ne zaman çivilerini sökmeye çalışsam karanlığın, içeriye ufacık bir gün güneşi girmeye başlasa BEN ve şeytan çakıyor o zehir dolu çivilerini karanlığın. Ne zaman ki BEN'i huzura davet etsem huzursuzlanıyor aniden. Sirenlerini çalıyor karanlığın, vicdanıma set çekiyor. Korkarım ki huzurdan kovulmak olmaya bunun sonu. BEN şeytan olmuş, şeytan BEN...

Son bir gayretle iblisi yani BEN'i söküp atmak istiyorum içimden ama kumpasa düşmüş gibi teslim oluyorum aniden. Dilim söylemek istediğini söyleyemez oldu. Bırak artık beni bana bırak, yoksa ben , ben olmaktan çıkıp BEN olacağım görmüyor musun? Ne halim ne kalbim ne de dilim konuşamaz oldu, hepsi lal oldular birer birer.

Ahh gönlümün gerçek sahibi! Merhame et, şu BEN'İ benden al sadece SEN kal.

Son bir gayretle, umutla, mağfiret dilenerek ya Hay!