23 Mayıs 2009 Cumartesi

Bedenimin Öldüğü Gönlümün Dirildiğidir

Sesi gelirken saatin alarmının başını okşayan iki el; Gülru'nun elleri. Bir yanda bülbül'ün güle savdası bir yandan da ayrı ayrı minarelerden yükselen ezan sesi...
-Uyan artık.
-Sen beni terk etmemiş miydin.
-Hayır ben hep senin yanındaydım. Hadi kalk duymaz mısın seni çağırıyorlar. Kalk ve borcunu öde.
Uyanır sessizce ve secdeye durur. O secededeyken Gülru seyreder onu ve ikisi ellerini açıp dua eder yaradanına. Ve okur Gülru;''bismi'' ile başlar ve sonu ''rahman''la bitirir. O okurken katman katman açılır gökler. Daha sonra ellerini göz kapaklarına götürür kapatır gözlerini ve açar gözlerini;
Bir yanda o ve Gülru bir yanda Leyla ile Mecnun bir yanda Şems Mevlana ve niceleri bir bir yanyana birbirleriyle oturmuş onlara bakmaktadır. Anlar ki aşk meclisine açmıştır gözlerini. Herkes bir bir anlatır hikayesini hep birlikte ağlaşırlar. Sıra ona geldiğinde anlatmaya başlar;
-''Gülru...'' der ve susar. Anlatamaz sonunu getiremez sözlerinin, boğazına düğümlenir sözcükler. Gülruya bakar o da ağlamaklıdır.
- Neden ağlarsın eyy! gözleri cihana değen.
-Ben artık yokum. Gidesim vardır gönlün diyarından, seni benle bırakıp gidesim vardır.
Yanar gönlü bir kor düşer yüreğine. Susar sesini çıkaramaz gitme diyemez. Gülru ayaklanır son kez bakar gözlerine ve yol alır. Yine susar o, diyemez ki gitme diye; ama gönlü ''dur'' der, ''ben ne yaptım ki sana, bana bunları reva görüyorsun''der ama nafile Gülru duymaz, duyamaz belkide duymak istemez. O yine susar ve bundan sonra Mevlan misali ''HAMUŞ'' der kendine ve öylede kalır adı, artık adı ''suskun''dur. Diğer aşıklar da susakalmıştır.
Leyla ayaklanır ''Hamuş'' der ''ses ver n'olur birşey söyle'' susar konuşamaz ağlar sessizce sadece. Leyla'nın gözünden de bir damla yaş süzülür. Herkes sessizce ağlamaya başlamıştır, sanki bir yas ayini vardır aşk meclisinde.
Gözleri tekrar kapanır ve tekrar açılır;
Bedeni buz gibi seccadenin üzerinde durmaktadır. Anlamıştır ölüme kucak açtığını, arzusunun yerine geldiğini. Bedeni ölmüştür ama gönlü dirilmiştir. Ve son defa rabb-i rahimine Gülru'sunu sunmuş ve sonsuza kadar susmuştur.

1 Mayıs 2009 Cuma

VE SON!

Birbirini tamamlayamayan kelimelerin oluşturduğu öykünün buruk kahramanı olarak yaşamak. Boş sayfalarda serüvenden serüvene atılmaktı yaptığı aslında. Sabahı sancıyla bekleyen uykusuz gecelerin mahkumu...
Her sözün başındayken sonunu söylemek ilkin. Yaşayacağı hayatları teğet geçerken yaşamaması gereken hayatın içinde hapsolmak onun kaderi. Aslında kader dememek lazım çünkü kaderin üstünde de bir kader vardır. Yürüdüğü yolda önüne çıkan gül bahçelerine yüz çevirip soğuk ve boş duvarlara varmak onunkisi. Ya sonuç; hazin bir hikayeyle bağlanır.
Heyhat!
Boşa harcanmış bir ömür. Yanlış mekanlarda yanlış kişilerle ve umulmadık zamanlarda boşa harcanan ömür. Ufukta bir ışık vardır, vardır ama ışığa gitmek için gereken ilk adımı atmaya erinir. Tattığı lezzeti bal zanneder. Bilmezki bal diye yediği şey zehirdir.
Sonsuzluğa açılan kapıyı bir kaç kez tıklatması yeterdir. Önce inanç sonra gayret. Gayretle gaflet arasında gidip gelir Ne yazık ki gaflet galiptir. Yolun sonunda görünen ışık kaybolur ilkin ve karanlıklar ülkesinin umutsuzluğunda boğulur ruhu.
Ve son!
Son bakış, son göz yaşı ve ardından son nefes. Artık sonsuzluğa açmıştır gözlerini. Sonsuzluk ikliminde bulur kendini. Mizanın ortasında pişmanlık kıvrandırır bedenini.
Ve bir ses yükselir sonsuzluğun içinde;
-'' Biz sana düşünesin diye akıl vermedik mi?''