Birbirini tamamlayamayan kelimelerin oluşturduğu öykünün buruk kahramanı olarak yaşamak. Boş sayfalarda serüvenden serüvene atılmaktı yaptığı aslında. Sabahı sancıyla bekleyen uykusuz gecelerin mahkumu...
Her sözün başındayken sonunu söylemek ilkin. Yaşayacağı hayatları teğet geçerken yaşamaması gereken hayatın içinde hapsolmak onun kaderi. Aslında kader dememek lazım çünkü kaderin üstünde de bir kader vardır. Yürüdüğü yolda önüne çıkan gül bahçelerine yüz çevirip soğuk ve boş duvarlara varmak onunkisi. Ya sonuç; hazin bir hikayeyle bağlanır.
Heyhat!
Boşa harcanmış bir ömür. Yanlış mekanlarda yanlış kişilerle ve umulmadık zamanlarda boşa harcanan ömür. Ufukta bir ışık vardır, vardır ama ışığa gitmek için gereken ilk adımı atmaya erinir. Tattığı lezzeti bal zanneder. Bilmezki bal diye yediği şey zehirdir.
Sonsuzluğa açılan kapıyı bir kaç kez tıklatması yeterdir. Önce inanç sonra gayret. Gayretle gaflet arasında gidip gelir Ne yazık ki gaflet galiptir. Yolun sonunda görünen ışık kaybolur ilkin ve karanlıklar ülkesinin umutsuzluğunda boğulur ruhu.
Ve son!
Son bakış, son göz yaşı ve ardından son nefes. Artık sonsuzluğa açmıştır gözlerini. Sonsuzluk ikliminde bulur kendini. Mizanın ortasında pişmanlık kıvrandırır bedenini.
Ve bir ses yükselir sonsuzluğun içinde;
-'' Biz sana düşünesin diye akıl vermedik mi?''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder