4 Nisan 2009 Cumartesi


VUSLATA YOKCULUK

Her şey bir şiirle başladı. Kutsal diyarın fethine vesileydi o şiir. Dünyanın kalbini fetheden şiir sonra onun gamzesinde tecelli etti. Ve her şey bir tebessümle başlar…

Şairin kaleminden dökülen, hatibin dilinde vücud bulan şiir onun gamzesiyle gönlüme kazındı. Ya Rab! Bu nasıl bir tebessüm bu nasıl bir gamze ki ok misali saplandı yüreğime. Zannediyordum ki öleceğim bu okun açtığı yarayla. Ölüm yerine hayat bağışladı sanki bu ok bana. Yaradan süzülen kanlar sanki ab-ı hayattı. Yaram kanadıkça kanasın istedim çünkü seni hatırlatıyordu bana bu aşk. Dua dua gelmesini istediğim yaren o’ydu. Her bakışında beni sana döndüren, karanlık gecelerimi nur misali gündüze gark ettiren o’ydu. Baktığım her dem seni ve sevgilini hatırlatan nur-u cihan o.

Gözleri o güzel gözleri; ama yeşil ama mavi illa da ela, sonu sana varan bir yolculuğa çıkartıyor beni. Belki bu sevda kalır bende, kor iken köz olur, belki vuslat diyarına uğramaz yolum sana varırken ama yine de ''O''nun yolunun üzerinden geçmek dahi bana dünyada cennettir.
Sır benim söz senin. Her şey seninle başlar seninle biter. Bir dem hu ile…

Hiç yorum yok: