25 Mart 2009 Çarşamba

Leyla Eskide Kalmış Gülru'ysa Yalan


Gördüm Leyla seni Dicle nehri kıyısında. Üzgün, mağrur halinle süzüyordun etrafını. ''Nerde'' diyordun ''nerde ben nerde mecnun''. ''Hani aşkımız nesiller boyu yaşayacaktı. Hani her sevdalının yüreğinde yanan ateş bizim yaktığımız ateş olacaktı''. Eskide kaldı Leyla aşkınız tarihe gömdüler seni ve mecnunu. Tütmez oldu aşk tütsünüz yanmaz oldu ateşiniz. Leyla diye baktıklarımız mecnunu üzdü, mecnun diye baktıklarımızsa onun gibi sevemediler seni. Eskide kaldın Leyla eskide. O hilal kaşların, o mahmur bakışların eskide kaldı. Bilemedik kıymetini. Sana varmak için gayrette bulunmadık. Hep istedik ki sen gelesin yanıbaşmıza, sen düşesin yollarımıza. Gaflet içerisinde bekledik, her gördüğümüzü sen zannettik ama hiç biri sen değildin.
Gün oldu Fuzulinin beyitlerinde aradık seni gün oldu gecenin buğusunda. Baharda açan çiçeklerde aradık zaman zaman kokunu, zaman oldu yağmur sonrası toprakta. Seni de öldürdüler sonunda. Kıydılar yüzyıllardır dillere destan aşkınıza.
Bir Gülru kaldı bende aşkınızdan hatıra. Onu da ne kadar yakıştırırsan aşkınıza. Biliyorum o da yalan sana. O da sen gibi değil. Ama bir umuttur sevginizi yaşatmak için bana. Kardelen gibi zor ama güzel olacaktır diye umut ediyorum bu aşk Leyla. En azından benim için öyle. Biliyorum kızıyorsun bana. Ama yüreğimde aşkınızı yaşatacak bir o var. O da olmazsa yok ki senin kokunu ulaştırcak bana.
İster layık gör o kutsal aşkınıza istresende alma aşkımı aşk meclisine. Ama bilki en ufak bir fesat yok bağrımda. İşte aşk senin ferman senin ama bil ki bu gönül benim. Ne olur dokunma ona...

22 Mart 2009 Pazar

ÖFKEMİN TECELLİSİ

Bir söze de hürmet edilmezse neye yarar ki dostluk. Sözün yerde kalacaksa ve bunu yapanda Gülru olacaksa benim neyime sevmek. Bir gece şafağın kopacağı an nasıl sancılı ise geceye, ruhumda da sancılar var benim bu gece. Kaybolan aşkların ölümsüz kahramanları cirit atıyor bu gece bahçemde. Yağmalıyorlar bağımı bostanımı. Ne kadar yakma desem de yakıyorlar canımı. Neden ki ne yaptım ki ben onlara dost bilmekten başka. Aşkımı onlarda yaşattığım için mi bunca pervasızca saldırı. Her kopan çiçeğim yaradır gönlüme. Ne fayda ederki özürde bulunup af dilenmek ki böyle bir teşebbüste yok o arsızlarda. Hata’yı muhabbetimi fildişi kulelerinde saklamakla yaptım ben.
Karanlık gecelerin aydınlık sabahları da zindan bana. Hangi kelam hangi dost dindirebilir ki öfkemi. Hangi dağa haykırsam da derdimi rahatlasam, hangi denize döksem de söküp atsam bu kızgın yüreği göğsümden.
Son kelam sana bir daha canımı yakma…

10 Mart 2009 Salı

DİVİT'TEN KAĞIDA DAMLAYANLAR


Geceyi ve gündüzü ayırana
Ademle Havvayı buluşturana
Aşk ile Meşki kavuşturana
Hamdolsun...
................................................
Mezopotamyada toprağa inen
Mekkeden dünyaya yayılan
Gündüzü geceye çeviren
Aşk ile...

Aşık o 'dur ki onun için sevgili önemli değildir. Onun için önem arz eden aşkın ta! kendisidir. O sevgiliye değil aşka aşıktır. Aşk onun için hava ve su gibi aziz bir nefes tütün gibi leziz ve vazgeçilmezdir. Aldığı her nefeste, gördüğü her güzelde aşkı tadar aşık. İsterse aşkını bir bedene sığdırır, isterse de rahmetle birleştirip yaradana sunar.
Vuslat onun için her zaman uzaktır, uzak olmasını diler her daim. Firkata bağlamıştır gönlünü. Her daim yansın ister çünkü aşkı besleyen ana damardır acı ve özlem onun için. Dua dua ister rabbinden aşık gamı kederi. Fuzuli'nin de dediği gibi aşk cehenneminde yanmak cennete giden bir yoldur. O ateşte yanan cennete temizlenip gidecektir. Dünya sınavını başarıyla geçip gerçek vuslata varacaktır.
''Ey! bir bedene kanan nefsim ne zaman ki gerçek aşık olursun o zaman bulursun vuslat anını'' diyen nice kendini aşık olarak görmeyip de aşk yolunda can verenlere selam olsun.



9 Mart 2009 Pazartesi

AYNALARIN ÖTESİ

Her ne kusur varsa, geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda,
El olur Leyla’lar elâ gözlü yâr.

Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün..
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar elâ gözlü yâr.

Eştikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliği hasret yer sevda göçünde.
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, elâ gözlü yâr.

Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalpteki yara..
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar elâ gözlü yâr.

Vakit dolar, nakit biter kasanda..
Sevgi bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar elâ gözlü yâr.


Abdurrahim Karakoç

8 Mart 2009 Pazar

L&M'den G&B'YE


Leyla: Bir çöl ahusu
Mecnun: Leylanın diğer yarısı
Mecnun Leylanın önce suya yansıyan aksine vurulur. Sonra gözlerinde kaybolur.
Birgün Leyla'ya sorarlar:'' Mecnun mu daha çok seviyor yoksa sen mi?''
Leyla: '' Kays aşkını dağa taşa, uçan kuşa, çölde kum tanesine, yoldan geçen kervana anlattıda mecnun oldu. Bense dilimi ısırdım aşkımı kendime sakladım dillere düşürmedim. Ben aşkımızı mabedimde sakladım ve mademi mahrem kıldım. Onun içindir ki ben daha çok sevmekteyim.''

Gülru: Gülyüzlü, ela gözlü sevdamın sığındığı bir liman
Ben: Sevdasını Gülru'ya dahi söylemeden mabedinde gizleyen.
Ben sevdalandı da Gülruya dahi söylemedi.. Görsede Onu içinde sakladı dilini ısırdı söylememek için. Ateşe elini tuttu da sesini çıkarmadı. ''yansın'' dedi ''yansında onun rengine boyansın onun kokusuna bulansın gönlüm belki o zaman varırım ona''.

nasıf

SAHTE GÜLLER ARASINDA AŞK

Ne kalem keyifte bu akşam ne de kelimeler. Yazmamak için anlatmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bu satırlar ne kelemle ne de kelimelerle yazılıyor, bu satırlar gönül diliyle gönülden gelen sözlerle nakşoluyor kağıda. Alan memnun satan memnun kaleme ne kelimelere ne...
Önce ''oku'' diye geldi emir ardından okunanlar yazıldı. Bir vahiy gibi düştü beyne yaz emri. ''O'' oku dedi gönlüm yaz, ''O'' ''Gül'' dedi gönül ''Gül''ü sevdi. Bülbül gibi eridi aşkından, dili lal oldu söylemekten, gözleri kör oldu ağlamaktan. Ey! gönül seni viran edip divane eden gülün kokusu, duruşu, gülüşü.. Ve sonra o ''Gül'' terketti cihanı zahiri olarak. Ama peşinde koşan, seher vakti aşkından öten bülbüller bitmedi. Sağnak sağnak artarak devam etti. Toprağa yeni goncalar düştü ve daha sonra vitrinlerde plastik güller. Bülbülün aşkı artık tacirlerin elinde dolaşıyordu. Tezgahlara düşmüştü aşk. Sahte güller gibi sahte aşklar sarmıştı dört bir yanı. Bülbül sevdi ama gönlü katran oldu. Seher vakti artık aşkla değilde hicranla ötüyordu.
Ey! gül sahte misin yoksa o ''gül'' götürecek tomurcuk mu! Yeter artık bunca dert bunca keder. Ya al artık gönlümü narınla yak yada beni bana bırak...

7 Mart 2009 Cumartesi

BİR TUTAM GÜL

Söze nasıl başlanır bilmem. Söz söylemek sözün Sultanına yakışır bizeyse dinlemek. Ama gel gör ki söylenmeyecek olsa o söylemezdi.
Bir dem hu ile!
Nasıl bir sevda ki bu başı tarumar sonu çıkmaz. Anlatamam ki ona nasıl kapıldım o güzel gözlerinin seline. Bu kadar duygu yoğunluğundan bize geceler boyu ağlamak düşer. Yaşanmamış aşkların yaşanan acılarını çekmek düşer gönle. Gül bahçesinden bir avuç gül koklamak bile haramdır bize. Gülru'yu ancak uzaktan seyretmek düşer bize.
Hani diyor ya Mevlana;'' Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı.. Ey hırsızlığa da değen, hırsızlık ediyorsun.. Etme!'' etme Gülru yeter bu dert. Derde kapıldım ya rab! muhabbeti aştım aşkı geçtim derde kapıldım. Görsem de dertli gönül görmesemde onu.
Mecnuna sözüm yok o sana vardı ama ben leyla oldum. Mecnun gibi aşkımı ayan etmedim leyla gibi sineye çekip acısını yalnız kendime sakladım. Hani mecnunu kabeye götürmüşler de o kara örtüye yüz sürüp gözyaşı dökerek ; ''Allahım içimdeki aşk girdabını artır alsın götürsün beni, benden.'' Mecnunun duasına katarak yolluyorum dularımı sana, onun duasına katarak yolluyorum hicranımı sana.
Özlem mi yoksa vuslatmı...Göremez oldu gözlerim, anlamaz oldu yüreğim ikiside ateşten gömlek. Biliyorum ki, her firkatin, özlemin içinde vuslat her vuslatın içinde firkat vardır. N'olur ya rab! Kıl artık vuslata şayan yada al bu koru içmden al ki dinsin acım.

ETME


Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

MEVLANA Celaleddin Rumi