7 Mart 2009 Cumartesi

BİR TUTAM GÜL

Söze nasıl başlanır bilmem. Söz söylemek sözün Sultanına yakışır bizeyse dinlemek. Ama gel gör ki söylenmeyecek olsa o söylemezdi.
Bir dem hu ile!
Nasıl bir sevda ki bu başı tarumar sonu çıkmaz. Anlatamam ki ona nasıl kapıldım o güzel gözlerinin seline. Bu kadar duygu yoğunluğundan bize geceler boyu ağlamak düşer. Yaşanmamış aşkların yaşanan acılarını çekmek düşer gönle. Gül bahçesinden bir avuç gül koklamak bile haramdır bize. Gülru'yu ancak uzaktan seyretmek düşer bize.
Hani diyor ya Mevlana;'' Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı.. Ey hırsızlığa da değen, hırsızlık ediyorsun.. Etme!'' etme Gülru yeter bu dert. Derde kapıldım ya rab! muhabbeti aştım aşkı geçtim derde kapıldım. Görsem de dertli gönül görmesemde onu.
Mecnuna sözüm yok o sana vardı ama ben leyla oldum. Mecnun gibi aşkımı ayan etmedim leyla gibi sineye çekip acısını yalnız kendime sakladım. Hani mecnunu kabeye götürmüşler de o kara örtüye yüz sürüp gözyaşı dökerek ; ''Allahım içimdeki aşk girdabını artır alsın götürsün beni, benden.'' Mecnunun duasına katarak yolluyorum dularımı sana, onun duasına katarak yolluyorum hicranımı sana.
Özlem mi yoksa vuslatmı...Göremez oldu gözlerim, anlamaz oldu yüreğim ikiside ateşten gömlek. Biliyorum ki, her firkatin, özlemin içinde vuslat her vuslatın içinde firkat vardır. N'olur ya rab! Kıl artık vuslata şayan yada al bu koru içmden al ki dinsin acım.

Hiç yorum yok: