8 Mart 2009 Pazar

SAHTE GÜLLER ARASINDA AŞK

Ne kalem keyifte bu akşam ne de kelimeler. Yazmamak için anlatmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bu satırlar ne kelemle ne de kelimelerle yazılıyor, bu satırlar gönül diliyle gönülden gelen sözlerle nakşoluyor kağıda. Alan memnun satan memnun kaleme ne kelimelere ne...
Önce ''oku'' diye geldi emir ardından okunanlar yazıldı. Bir vahiy gibi düştü beyne yaz emri. ''O'' oku dedi gönlüm yaz, ''O'' ''Gül'' dedi gönül ''Gül''ü sevdi. Bülbül gibi eridi aşkından, dili lal oldu söylemekten, gözleri kör oldu ağlamaktan. Ey! gönül seni viran edip divane eden gülün kokusu, duruşu, gülüşü.. Ve sonra o ''Gül'' terketti cihanı zahiri olarak. Ama peşinde koşan, seher vakti aşkından öten bülbüller bitmedi. Sağnak sağnak artarak devam etti. Toprağa yeni goncalar düştü ve daha sonra vitrinlerde plastik güller. Bülbülün aşkı artık tacirlerin elinde dolaşıyordu. Tezgahlara düşmüştü aşk. Sahte güller gibi sahte aşklar sarmıştı dört bir yanı. Bülbül sevdi ama gönlü katran oldu. Seher vakti artık aşkla değilde hicranla ötüyordu.
Ey! gül sahte misin yoksa o ''gül'' götürecek tomurcuk mu! Yeter artık bunca dert bunca keder. Ya al artık gönlümü narınla yak yada beni bana bırak...

Hiç yorum yok: